6 Ekim 2011 Perşembe

Bazı Kavramlar Üzerine

Görüşlerine fazlasıyla değer verdiğim birisinin-ki görüşleri her daim beni etkilemiştir ve etkilemeye devam edecektir- üzerine binlerce kitap yazılmış bazı kavramlar hakkında eğlenceli ama bir o kadar da düşündürücü olarak hazırladığı metnin bir bölümünü sizlere sunuyorum...



demokrasi: Olumsuz bir kavramdır. En kısa ifadesiyle yağmaya katılan
tabanın genişlemesidir. Yağma yapmak için bu faaliyete ortak
bulmak temel kural olduğundan, demokrasi bu ortakların
görünüşte meşru bir şekilde oyuna katılmasını sağlamaktadır.
Böylece herkes söz sahibi oluyormuş gibi olmakta, oy ve söz
hakkının karşılığını çapuldaki irili ufaklı paylarla almaktadır.
Demokrasi ancak sorumlu yurttaşların yeterli sayıda olduğu
toplumlarda nispeten, kısmen ve bazen olumlu bir anlam
taşıyabilir. Art niyetli siyasi hareketler bunu yok etmek için
demokrasiyi bir araç olarak kullanmakta ustadır. Demokrasi
konusunda en büyük yanılgı bunun her toplumda ve her
durumda özel bağlamı içerisinde ele alınması gerektiğini
bilememektir. Ayrıca asla dışarıdan ithal edilemez.

demokratlar: Bir kısmı saf, çoğunluğu art niyetli ve ikiyüzlü,
pek azı da idealisttir. Normalde hiç kimse eğer bir çıkarı
yoksa demokrasi istemez. Bunun için fedakarlıkta bulunmaz.
Demokratik talepler daima açık veya örtülü siyasi taleplere
hizmet için dile getirilir, başka bir amacı yoktur.

hiyerarşi: Hiyerarşi çapula katılanlar arasındaki pay
kademelerini gösterir. Aslan payını alanlar bir miktar
yedirmedikleri taktirde durumu sürdüremezler. Tarihte yağmayı
iyi kötü düzenleyemeyen her hükümdar veya lider kısa sürede
devrilmiştir. Sistemin merkeziyetçiliğinin derecesi ne olursa
olsun çapul hiyerarşisi vücut bulur.

iktidar: Çapul hiyerarşisini kuranın hakkıdır.Her iktidar değişimi
çapulun hiyerarşisinde ve/veya tabanında değişime neden olur.


kapitalizm: İnsanların çoğunun aşağılanma pahasına tüketim
ve rant peşinde koştukları bir sistemdir. Günümüzde finans
kapitalin para üzerindeki kontrolsüz hakimiyeti, milyarlarca
insanın üretimi ve hayatı üzerinde söz ve dehşet verici bir paya
sahip olmuştur. İki yıl sonra hasat edilecek güneydoğu Asya
pirincinin fiyatı New York ve Londra’da belirlenince yüz otuz
milyon ailenin yoksulluğu bugünden katlanmış olur. Ucuza
kapatılan pirinç ertesi yıl fahis fiyatla satılarak bu kez de Mağrip
ve Maşrık’ın yoksulları vurulur. Kapitalizm tüm dünyadan
kaynak çekerek metropollerdeki refahın devamını sağlar.
Aksi halde kendi büyük üretim kapasitesini de bu ölçüde
kullanamaz.

sosyalizm: İki yüzyıllık tarihi macerası bir ütopya olarak
başlamış ve müflis bürokratik devlet kapitalizmi olarak acıklı
bir şekilde sonlanmıştır. Kapitalizme tekrar alternatif olup
olamayacağı bugünden bilinemez. Belki başka bir alternatif
çıkar. Zaten kapitalizme yeni bir alternatif çıkmaz ise felaketin
azametini takdirden bile aciz kalırız.

Türkler: Rekor sayıda devlet kurmuş (dolayısıyla batırmış)
bir ulustur. (Alman ve İtalyanlar da çok sayıda devlet
kurmuşlardır ama bunlar hem yerel devletlerdi, hem de kurma-
batırma döngüsünde değillerdi.) Bir başka özellikleri de alt
gruplarının dünyadaki tüm dinleri ve kültürleri kabul etmiş
olmalarıdır. Bu anlamıyla uyum nitelikleri yüksek gibidir. Başka
kültürlere girince oradaki kuralları kabul edip uygularlar (veya
uygular gibi yaparlar) ama kendi kurallarına asla uymazlar
ve daima kurallarla birlikte kendi altlarını da oyarlar. Homo
erectus’un “biola” (bişi olmaz abi) alt türüne ait bu grup
kurallardan nefret eder. Bu nedenle sürekli istikrarsızlık içinde
yaşar.



liberalizm: çağımızın en büyük yalanıdır. Kapitalist
toplumlar devlet müdahalesi olmadan ayakta kalamazlar.
Bugün ABD ve İngiltere’de harcanan her iki dolardan (veya
sterlinden) birisi devletten geçmektedir. Bu yalanın son
derece şiddetle savunulmasının (Obama’ya bile komünist
diyorlar) ilk nedeni bu anlayışın tabi sonucu olarak sermayenin
vergilendirilmemesini sağlamaktır. İkinci neden de fonların
sosyal hizmetler yerine savaş harcamalarına aktarılmasıdır.

liboşlar: bunları her ülkede farklı ele almak gerekir. Ortak
özellikleri büyük yalana ortak olmalarıdır. Türkiye’deki liboşların
önemli bir kısmı eski solcudur. Artık sosyalizm bittiğine, halk
da tüketim özgürlüğü istediğine göre yerli-yabancı sermayeye
teslim olup kimseyi azdırmadan yaşayıp gidelim derler. Ne
var ki sermayenin azmasına karşı sesleri pek bir fısıltı halinde
çıkar. Ayıp oluyor, fazla baskı olmasın filan vs. gibi gevelerler.
Sermayenin ve emperyalizmin zaman zaman güncel ilan ettiği
iç ve dış düşmanlarına karşı havlamakta ise üzerlerine yoktur.
NATO orduları nereyi hedef alısa en büyük düşmanları odur.
En utanmaz şekilde sahibinin sesi haline gelmişlerdir. En
korktukları kelimeler ise “emperyalizm” ve “yurtseverlik”dir.

mutluluk: Bazen insanın emeğinin karşılığını alması olarak
tanımlanmıştır. Bu doğru ama eksik bir tanımdır, çünkü emeğin
karşılığının ne olduğu ve bununla ne yapılacağı meşkuktur.
Kimileri ise bunun geçmiş –sözde- altın çağa ait olduğunu ileri
sürmüş ve bunu gelecek ütopyası için temel almıştır. Bunlar
hayal kurmak için iyidir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder