20 Şubat 2014 Perşembe

Her Sakallıyı Dede, Her İsyanı Gezi Zannetme / Ukrayna Üzerine Düşünceler I

Ukrayna haftalardır alevler içinde. İç savaşa beş kala Kiev sokaklarında kan akmaya başladı. Ukrayna polisi Roma lejyonları gibi sadece kaplumbağa taktiği uygulayarak savunma yapıyor. Göstericiler mancınık(?!) ve motolof kokteylleri ile saldırıyor. Bazı haberlerde silahların da ortaya çıktığı yazıyor. Manzara iç savaşın eşiğindeki bir ülkeye ait.



Ancak gördüğüm ve anladığım kadarıyla kimileri, Gezi Parkı Direnişi ve Ukrayna'daki durum arasında bir takım paralellikler -bugünlerde politik literatürümüzün vazgeçilmez kavramı- kuruyor. Ne yazık ki bu son derece yüzeysel bir bakış açısının ürünü. Polis linç etmek, haklı direnişe karine teşkil etmez. Öte yandan Gezi ile başlayan halk isyanının dinamikleriyle, mücadele eden güçlerin niteliğiyle Ukrayna’dakiler ciddi anlamda bir benzerlik ya da paralellik taşımıyor.

Her şeyden evvel Ukrayna'nın içinde bulunduğu durumu anlamak için, belli tespitlerde bulunmamız icap ediyor. Bunları başlık başlık sayalım;


1- Kapitalizm küresel çapta bir depresyon içerisinde. Bazıları bunu kapitalizmin üçüncü büyük depresyon dönemi olarak niteliyor.Üçüncü Büyük Depresyonu emek sermaye çelişkisi başta olmak üzere tüm çelişkilerin daha da sert yaşanmasına neden oluyor. Hatta bu çelişkiler içerisinde hakim sınıflar arası çelişkiler de söz konusu. Örneğin Türkiye'de İslamcı sermaye ile Batıcı-laik sermaye çatışmasının aldığı son hal ve Ukrayna’da bir yandan Batıcı kapitalist restorasyoncularla diğer yanda Rusya yanlısı restorasyoncuların kavgası da bu süreç içinde değerlendirilebilir.

2- İki hadisenin dinamikleri arasındaki büyük farklılıklar ilk bakışta göze çarpıyor. Türkiye'deki Haziran Direnişi Akdeniz havzasında dönüp dolaşan Arap Baharı ruhundan esintiler taşırken, Ukrayna'daki durum çok daha farklı. Bizim coğrafyamız için, içerisinden geçip, ortaya çıktığı politik süreci göz önüne alırsak, ilerlemeler ve gerilemelerle, isyanlarla, devrimler ve karşı devrimlerle, darbeler ve savaşlarla ilerleyen ve ilerleyecek olan bir süreç bu.



3- Ukrayna'da yaşananlar her ne kadar aynı küresel krizin bir sonucu olsa da, Tunus’la başlayan devrimci sürecin değil 2000’li yılların başındaki “turuncu devrimler” olarak adlandırılan karşı devrimci öze sahip fason devrimlerin bir ürünüdür. Soros tarafından finanse edilen ve bir takım STK'lar (NGO-non governmental organizations) ile kendine uygulama alanı bulan emperyalizmin 2000'lerin başında başlayan küresel saldırısını hatırlayacaksınız...

4-SSCB'nin yıkılışı, Ukrayna'nın anlaşılabilmesi için analiz edilmesi gereken önemli bir hadisedir. SSCB'nin yıkılışı ile birlikte başlayan Avrasya'da kapitalist restorasyonun ihalesine kimin girişeceği büyük bir sorundu. Ruslar kendi oligarklarını yaratarak, "milli" kapitalist bir yapı inşaa etme yolunu seçtiler. Doğu Avrupa'nın kapitalist restorasyonunun Batı tarafından gerçekleştirilmesi için büyük mücadeleler yaşandı. Yugoslavya'nın NATO eliyle parçalanması, Gürcistan'da Karanfil Devrimi(2003), Ukrayna'da Turuncu Devrim(2004), ABD ve AB emperyalizminin desteklediği bölgesel çatışmalardı.



5-  İki ülkede de Batı yanlısı hükümetler kuruldu. 2008 yılında Rusya’nın Osetya sorunu üzerinden Gürcistan’a müdahalesi emperyalist girişimlere önemli bir darbe vurdu ve bölgede güç dengeleri Rusya lehine kaydı. Gürcistan’da Saakaşvili adım adım etkisini yitirirken Ukrayna’da Rusya yanlısı Yanukoviç 2010 yılı ile birlikte devlet başkanlığı koltuğuna oturdu.

6- Bugün Ukrayna’da yaşanan çatışmaları ateşleyen ise Yanukoviç’in 5 yıldır AB ile müzakere edilmekte olan ticaret anlaşmasını askıya alarak yerine Rusya’dan 15 milyarlık yardım alması oldu. Böylece 2004 yılında depreme yol açan fay hattı yeniden tetiklendi.

Ukrayna'da bugün sokaklara ve meydanlara dökülen muhalefeti de biraz inceleyelim. Ukrayna muhalefetinin başını çeken partiler, neo-liberal ve milliyetçi programlara sahip ( yabancı haberlerden okuyup anladığım kadarıyla Türkiye'de ANAP'a denk düşecek yapılar). Bunların dışında faşist ve ırkçı sağ kesim partilerinin bu koalisyon içinde bulunması, bu isyan hareketine gerici bir karakter katmaktadır.



Öte yandan, ırkçı ve faşist partilerin yer aldığı bir meydanın ortasında Avrupa Birliği bayrağının dalgalanıyor olması da önemlidir. Gezi Direnişi, karakteristik olarak tam bağımsızlık ruhunu birincil planda olmasa da taşımaktaydı. Ancak Ukrayna'da dalgalanan AB bayrağı, Batı'ya karşı açılmış teslimiyetin beyaz bayrağını andırmaktadır. Gezi Direnişi esnasında elinde AB veya ABD bayrağı alarak sokağa fırlayan kimse yoktu, olamazdı...

Sonuç- Ukrayna’da işçi sınıfının sahneye çıkması, faşizme yolu açan restorasyoncu Yanukoviç iktidarına bel bağlamadan güçlü bir anti-faşist cepheyi oluşturmak için gerekli. Türkiye’de ise işçi sınıfının sahneye çıkması isyanı ilerletmenin bir unsuru. Ukrayna’dan Gezi çıkarmaya çalışanlara olsun son sözümüz. Gerici bir hareketi, Avrupacı ve sol liberal duyarlılıklarla parlatarak, gerçeklere yüz çevirmek, korkuya teslim olmaktır...

(RT bir süredir Canlı yayınla Kiev'deki gösterileri yayınlıyor; ilgilenen arkadaşlar için:
http://rt.com/on-air/ukraine-central-kiev-protest/ )





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder