Ancak gördüğüm ve anladığım kadarıyla kimileri, Gezi Parkı Direnişi ve Ukrayna'daki durum arasında bir takım paralellikler -bugünlerde politik literatürümüzün vazgeçilmez kavramı- kuruyor. Ne yazık ki bu son derece yüzeysel bir bakış açısının ürünü. Polis linç etmek, haklı direnişe karine teşkil etmez. Öte yandan Gezi ile başlayan halk isyanının dinamikleriyle, mücadele eden güçlerin niteliğiyle Ukrayna’dakiler ciddi anlamda bir benzerlik ya da paralellik taşımıyor.
Her şeyden evvel Ukrayna'nın içinde bulunduğu durumu anlamak için, belli tespitlerde bulunmamız icap ediyor. Bunları başlık başlık sayalım;
1- Kapitalizm küresel çapta bir depresyon içerisinde. Bazıları bunu kapitalizmin üçüncü büyük depresyon dönemi olarak niteliyor.Üçüncü Büyük Depresyonu emek sermaye çelişkisi başta olmak üzere tüm çelişkilerin daha da sert yaşanmasına neden oluyor. Hatta bu çelişkiler içerisinde hakim sınıflar arası çelişkiler de söz konusu. Örneğin Türkiye'de İslamcı sermaye ile Batıcı-laik sermaye çatışmasının aldığı son hal ve Ukrayna’da bir yandan Batıcı kapitalist restorasyoncularla diğer yanda Rusya yanlısı restorasyoncuların kavgası da bu süreç içinde değerlendirilebilir.
2- İki hadisenin dinamikleri arasındaki büyük farklılıklar ilk bakışta göze çarpıyor. Türkiye'deki Haziran Direnişi Akdeniz havzasında dönüp dolaşan Arap Baharı ruhundan esintiler taşırken, Ukrayna'daki durum çok daha farklı. Bizim coğrafyamız için, içerisinden geçip, ortaya çıktığı politik süreci göz önüne alırsak, ilerlemeler ve gerilemelerle, isyanlarla, devrimler ve karşı devrimlerle, darbeler ve savaşlarla ilerleyen ve ilerleyecek olan bir süreç bu.
4-SSCB'nin yıkılışı, Ukrayna'nın anlaşılabilmesi için analiz edilmesi gereken önemli bir hadisedir. SSCB'nin yıkılışı ile birlikte başlayan Avrasya'da kapitalist restorasyonun ihalesine kimin girişeceği büyük bir sorundu. Ruslar kendi oligarklarını yaratarak, "milli" kapitalist bir yapı inşaa etme yolunu seçtiler. Doğu Avrupa'nın kapitalist restorasyonunun Batı tarafından gerçekleştirilmesi için büyük mücadeleler yaşandı. Yugoslavya'nın NATO eliyle parçalanması, Gürcistan'da Karanfil Devrimi(2003), Ukrayna'da Turuncu Devrim(2004), ABD ve AB emperyalizminin desteklediği bölgesel çatışmalardı.
6- Bugün Ukrayna’da yaşanan çatışmaları ateşleyen ise Yanukoviç’in 5 yıldır AB ile müzakere edilmekte olan ticaret anlaşmasını askıya alarak yerine Rusya’dan 15 milyarlık yardım alması oldu. Böylece 2004 yılında depreme yol açan fay hattı yeniden tetiklendi.
Ukrayna'da bugün sokaklara ve meydanlara dökülen muhalefeti de biraz inceleyelim. Ukrayna muhalefetinin başını çeken partiler, neo-liberal ve milliyetçi programlara sahip ( yabancı haberlerden okuyup anladığım kadarıyla Türkiye'de ANAP'a denk düşecek yapılar). Bunların dışında faşist ve ırkçı sağ kesim partilerinin bu koalisyon içinde bulunması, bu isyan hareketine gerici bir karakter katmaktadır.
Sonuç- Ukrayna’da işçi sınıfının sahneye çıkması, faşizme yolu açan restorasyoncu Yanukoviç iktidarına bel bağlamadan güçlü bir anti-faşist cepheyi oluşturmak için gerekli. Türkiye’de ise işçi sınıfının sahneye çıkması isyanı ilerletmenin bir unsuru. Ukrayna’dan Gezi çıkarmaya çalışanlara olsun son sözümüz. Gerici bir hareketi, Avrupacı ve sol liberal duyarlılıklarla parlatarak, gerçeklere yüz çevirmek, korkuya teslim olmaktır...
(RT bir süredir Canlı yayınla Kiev'deki gösterileri yayınlıyor; ilgilenen arkadaşlar için:
http://rt.com/on-air/ukraine-central-kiev-protest/ )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder