Öncelikle bu sistemi diğerlerine nazaran daha değerli ve geçerli kılan durumu irdelememiz gerekiyor. Türkiye'de başkanlık sistemi aşağı yukarı 30 senedir tartışma konusu. Krizler geçiren bir sistemin çözüm yollarından biri olarak değerlendirmek olası değil. Çünkü bu çözüm tabii bir ortamdan filizlenerek boy vermedi. 1950'lerden itibaren başlayan Küçük Amerika projesinin bir parçası olarak, Türkiye'nin önüne koyuldu. Tabi ki tek başına piyasaya sürülmüş bir fikir değildi. Başkanlık her zaman federatif yapı ile birlikte tartışıldı. Şimdi dönelim bir bakalım başkanlık sistemi ile yönetilen kaç ülke sayabiliriz? Hemen bir dünya haritası üzerinden değerlendirmede bulunalım...
Haritada mavi ile gösterilen ülkeler başkanlık sisteminin mevcut olduğu yerleri göstermekte, sarılar yarı-başkanlık, turuncular parlamenter sistem, kırmızılar ise monarşinin yürütme erki içerisinde bulunduğu yerleri gösteriyor. Dikkatinizi çekmiş midir bilmem ama Çin Halk Cumhuriyeti'nin rengi saydığım kategoriler içerisinden hiçbirine dahil olmamakla birlikte kendine özgü bir modeldir ve nadir olan her zaman bizler için kıymetlidir...
Evet görüldüğü üzre başkanlık sistemi ABD'de, aşağı yukarı tüm Latin Amerika'da, Afrika'nın belli kesimlerinde ve Orta Asya'daki bazı devletlerde söz konusu. Ama biz saf başkanlık sistemi olarak ABD'deki modeli irdeleyeceğiz keza Latin Amerika'daki sistem krizlerinin göz önünde bulundurulması önem arz ediyor.( Hatta Latin Amerika için "erken kalkan darbe yapar" günlerinin henüz yeni yeni bittiğini söylemek yanlış olmaz. Keza Türkiye'de de o tür günlerin yaşanmadığını söylemek anlamsız olur.)
Öncelikle başkanlık sistemini tanımlayıcı üç kriteri sayalım ve bu başlıkları açarak konuya girelim.
1)Başkanın Doğrudan veya Doğrudan-Benzeri Bir Şekilde Halk Tarafından Seçilmesi
Yürütmenin başının halk tarafından seçilmesi tartışmasız bir biçimde sistemin zorunlu özelliğidir. Unutmamak gerekir ki, modern toplumun demokrasi anlayışı içerisinde meşruluğun kaynağı serbest seçimler ve millet iradesidir- bu kavram o kadar yerli yersiz kullanıldı ki kavramın içinin boşluğu onu artık hiçbir noktada isnat olarak kullanılamaz hale getirdi-. Ayrıca bu açıklamanın üzerine Stalin'in o meşur sözü ne çok şey ifade ediyor. "Oyları kimin verdiği değil, kimin saydığı önemlidir."
Parlamenter sistemde, sistem tek bir kurum üzerine inşa edilmiştir; Parlamento. Yürütme yasamanın içerisinden çıkar demek doğru olmamakla birlikte yürütmenin üyesi olan bir çok bakan ve başbakan aynı zamanda yasamanın da bir parçasıdır. Yürütmenin diğer kanadı olan devlet başkanı ise yasama tarafından yapılan seçimler ile belirlenir.( Söz konusu bu parlamenter sistem özelliği 2007 değişikliği ile ortadan kalktı ve cumhurbaşkanlığının halk tarafından seçilmesi hakkında bir düzenleme yapıldı.)
2)Belli Bir Dönem İçin Seçilen Yürütmenin Yasamanın Güvenine Dayanmaması
Parlamenter sistemde, hükümetin başı ve kabinesi yasama organının güvenine dayanmaktadır. Yasamanın güvensizlik oyu ile görevden uzaklaştırılabilir. Öte yandan başkanlık sisteminde ise başkan yasamanın güvensizlik oyuyla görevden uzaklaştırılamayacağı gibi, istifaya zorlanması da çok güç ve istisnai durumlarda söz konusu olur(bknz.İmpeachment) Kabine üyelerinin yasama organı tarafından verilecek güvensizlik oyuyla görevden uzaklaştırılabilmelerinin, kuvvetler ayrılığı ilkesinden- başkanlık sistemi ile bağdaştırılamayacak- bir sapma olduğu kesindir.
3)Yürütmenin Tek Kişiden Oluşması
Başkanlık sisteminin son tanımlayıcı kriterini Lijphart'ın sistematiği doğrultusunda yürütmenin tek kişiden oluşması olarak belirlemek mümkündür. Parlamenter sistemde başbakan ve kabine ortak-kollektif bir yürütme organı oluştururken başkanlık sisteminde durum tek kişiye indirgenmiştir. Parlamenter sistemlerde, başbakanın kabinedeki yeri üstünlükten diğer bakanlar ile eşitliğe doğru değişebilirse de, karar yapımında nispeten üst düzeyde bir kolejyalte vardır.* Başkanlık kabinesi üyeleri ise başkanın sadece yardımcı ve danışmanlarıdır. Bu hususta da büyük bir dezenformasyona kurban gittiğimiz aşikardır. Her Hillary Clinton ziyareti ABD dışişleri bakanı ziyareti olarak gösterilmektedir. Bunlara ek olarak söylemek gerekir ki, başkan kabine üyelerini takdiri olarak atama ve görevden alma yetkisine sahiptir.
*Nur Uluşahin/Anayasal Bir Tercih Olarak Başkanlık Sistemi-1999/Ankara
Yazımızın ilk bölümünü burada noktalıyorum. En kısa zamanda ikinci bölümü kaleme alacağım. İkinci bölümde başkanlık sisteminin avantaj-dezavantaj ve uygulanabilirlik sorularına cevap arayacağız....
Ek olarak OdaTV'de yayınlanmış olan "Adım Adım Başkanlık Sistemi" yazısını dikkatinize sunuyorum.
AKP MYK toplantısında başkanlık sisteminin tartışıldığı, yarı başkanlık sisteminin “geçiş dönemi için daha uygun” olacağı görüşünün ortaya çıktığı belirtiliyor. Başka bir ifadeyle AKP’nin planı başkanlık sistemine kademe kademe geçilmesi…
Pazartesi günü yapılan AKP MYK toplantısında başkanlık sistemi konusunun da gündemler arasındayer aldığı belirtiliyor. Sabah gazetesinden Zübeyde Yalçın’ın haberine göre altı saat süren toplantıda, “geçiş dönemi için” yarı başkanlık sisteminin daha uygun olacağı görüşü ortaya çıktı.
Dayatmadan, yavaş yavaş…
AKP MYK’nın planına göre başkanlık sistemi konusunun yeni anayasanın yazım sürecinde Uzlaşma Komisyonu ve kamuoyunun gündemine getirilerek, konunun tartışılması sağlanacak. Bu anlamda AKP’nin planının zaten yürürlükte olduğu söylenebilir.
Zübeyde Yalçın’ın haberine göre başkanlık ya da yarı başkanlık sisteminin Türkiye’nin idari yapısına uygun olduğu konusunda görüş birliğine varan AKP kurmayları yapılan tartışma sonrasında şu görüşü dile getirdi: “Şu aşamada başkanlık sistemine ülke hazır olmayabilir. Doğrudan bu sisteme geçildiğinde yepyeni bir çok kurum gelecek. Bunlara Türkiye yabancı olduğu için sıkıntılı bir süreç olabilir. Bu nedenle önce yarı başkanlık sistemi uygulanırsa sorunsuz bir geçiş olur.”
Üniter yapı içinde…
Başkanlık sistemine kademe kademe geçiş konusunda kararlı olan AKP’nin bazı yöneticileri ise sistemin “üniter yapı” içinde uygulanması gerektiğini ifade etti. ABD’deki gibi bir eyalet sisteminin Türkiye için uygun olmadığını belirten AKP yöneticileri, belli ki idari model olarak üniter yapı ile yarı başkanlık sistemini birleştiren Fransa’yı kendilerine daha yakın buluyor.
Ancak AKP MYK toplantısının sonucu “geçiş sürecinde” yarı başkanlık sisteminin daha uygun olacağını söylediğine göre, nihai hedefin başkanlık sistemine geçiş olduğu, yarı başkanlığın ise yalnızca nihai hedefe yönelik bir hazırlık anlamını taşıdığı açık. Yeni anayasa sürecinde ise, eyaletlerden oluşmasa bile daha gevşek ve yerelleşmiş bir devlet yapısının tartışıldığı, başkanlık sistemi ile bu yapı arasında bir uyum gözetildiği biliniyor.
Destek verenler değil vermeyenler merak konusu
AKP MYK toplantısında bir dizi başka konuda daha anket yapıldığını aktaran Yalçın, tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılmasını istemeyen MYK üyelerinin oranının yüzde 65, imam hatiplerin orta bölümlerinin açılmasını destekleyenlerin oranının yüzde 63,7, seçmeli Kuran dersi olmasını destekleyenlerin oranının ise yüzde 77,3 olduğunu aktardı.
Bu sonuçları gören okurlar, ilgili başlıklara destek veren MYK üyelerini değil, destek vermeyenleri ve gerekçelerini merak etti.
Odatv.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder