
Türkiye son on yıl içerisinde yepyeni bir burjuvazi, yepyeni bir sermayedar sınıf yaratmak adına, iktidarca yürütülen programlara tanıklık ediyor. Sermaye el değiştiriyor, renk değiştiriyor, fikir değiştiriyor demek doğru gelmiyor ama meseleyi yüzeysel olarak değerlendirirsek durum bundan ibarettir. Derinlemesine bakarsak eğer aslında pek bir şeyin değişmediğini, zaten dünya üzerindeki burjuvazinin tamamen tek bir amaca odaklandığını, amacın kar, daha fazla kar ve daha fazla kar olduğunu biliyoruz. Şimdi gelelim bugünlere nasıl geldiğimiz sorusunun cevabını aramaya...
Kısaca Türkiye'de burjuvazinin oluşumuna göz attığımızda, karşımıza derin bir sorunsal çıkmaktadır. Soru şudur, Burjuvazi dünyanın her yerinde aynı şartlar, aynı koşullar altında mı varolagelmiştir? Cevabımız kesin ve net olarak hayır ancak dallanıp budaklandırılacak kadar da geniş. Batı toplumlarında burjuvazi, feodal yapı içerisinden filizlenmiş, temelleri özel mülkiyete dayanan süreçler geçirmiş ve kendi devrimini yaparak iktidarı ele geçirmiştir. Ancak Osmanlı Devleti gibi Asyatik-despotik yapıya sahip toplumların, gelişim ve değişim çizelgeleri elbetteki Batı toplumlarından farklı olacaktır. Öncelikle Osmanlı toprakta özel mülkiyetin bulunmadığı, bu nedenle devleti mülk edinen "devletlu" bir sınıfın egemen olduğu tarihsel bir arka plana sahiptir.
Şimdi yazıyı tekrar bir gözden geçirdim de, sıkıcılığın dibine bilim kisvesi altında vurmuşuz. İyisi mi, yazı dizimizin bir sonraki bölümünde gelin şu el değiştiren sermayenin bugün cemaat elinde nasıl şekillendiğini, cemaati daha yakından tanıyarak görelim. Hem de birinci ağızdan bilgilerle, abartmadan, safsataya pabuç bırakmadan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder