5 Mart 2012 Pazartesi

Laik Devlet, Anayasal Düzen İçinde Laiklik -2-


Vakit olmuyor klavyeyi çekelim önümüze iki kelam da biz edelim. Ama pasifize olmaktansa, yazılanı okutmak yolunu seçiyor -belki de kolaycılık yapıyoruz ama hepimizin haklı sebepleri vardır elbet-  ve sizlere laiklik-sekülerizm tartışmasında kaynak niteliğinde ikinci yazıyı sunuyorum. Yazı aslen Emre Kongar'ın Doğu Akdeniz Üniversitesinde yapmış olduğu "Niyazi Berkes'de Çağdaşlaşma" sempozyumundan bir bölüm... 

"Berkes, kitabının genel yaklaşımını açıkladığı, "Giriş" bölümüne "Bu kitabın konusu, Türkiye'nin son iki yüzyıl içindeki yenilenme çabalarının getirdiği aşamaları, din ve dünya işlerini ayırma davasını mihver alarak, çabaların düşün düzeyindeki görünüşlerinin yardımı ile incelenmektedir". (sic.) diyerek başlar.
Hemen ardından da ilave eder:
"Bu din ve dünya işlerini ayırma davası (kitabın son bölümünde görüleceği gibi) Cumhuriyet döneminin layiklik ilkesi ile son görünüşünü almıştır". (sic.) (s.15).
Bu satırlardan, Berkes'in kitabının aslında, "Türkiye'de laikliğin tarihi üzerine bir araştırma" olduğunu anlarız.
Ama Berkes kendisinin "layiklik" biçiminde yazdığı, bugün bizim "laiklik" biçiminde yazdığımız ve telaffuz ettiğimiz bu terimin, Fransızca laicisme kelimesinden gelen bir sözcük olarak, İslam, Osmanlı, Türk din ve siyaset geleneğine yabancı olduğunu düşünür.
1) Berkes'te Laiklik Kavramı
Berkes'e göre "laiklik" kavramı, "din-devlet ikilemi"ne dayanır. Bu ise esas olarak bir Hırıstiyan kavramıdır.
İslam ve Osmanlı geleneğinde din-devlet ikilemi anlayışı yoktu, din-devlet bileşimi doğal, olağan bir biçim olarak görülürdü. İkisinin birbirinden ayrılması, ya da ikisinin birer kendine buyruk yetkili (authorité) olması gibi bir görüş yer almamıştı.(s.15).

Berkes esas olarak, laiklik teriminin, Hırıstiyanlığın ilk mezhebi olan Katoliklik içinde geliştiğini ve bu nedenle de Osmanlı-Türk toplumuna pek uygun düşmediğini belirtiyor.
Berkes'e göre "Laicisme sözcüğü Katolik Hırıstiyanlığın yayıldığı halkların dilinde, özellikle Fransızca'da kullanılır ve kökenine bakılırsa ‘halksallaştırma' demektir. Çünkü kaynağı olan eski ve Hırıstiyanlık öncesi Grekçedeki laos (halk), laikos (halksal) sözcükleri Hırıstiyanlık döneminde klericus, yani din adamları (biz bunlara rahipler diyoruz) dışında olan kişiler için kulanıldı. Modern Fransızca'da laicisme din adamlarından, rahiplerden başka kişilere, kurullara, yetkililere, dünya işlerinde, hatta din işlerinde üstün bir yer verme davasıdır". (.16).
Berkes, bu terimin kullanılmasının iki farklı ve karşıt nedene dayalı olarak büyük bir karışıklığa yol açtığını söylüyor:
Birinci neden, Berkes'e göre, insanların, laiklik geleneğinin geldiği Hırıstiyanlık'taki din ve devlet ikileminin, İslam geleneğinde de bulunduğu konusundaki yanlış sanısıdır.


İkinci neden daha da ilginçtir:
Berkes, bu kez, İslam geleneğinde, Hırıstiyanlıktaki gibi bir "din-devlet ikilemi" olmadığı için, laiklik davasının İslam toplumları için yersiz ve anlamsız olduğunu sanmanın da yanlış olduğunu söyler.Yani, Berkes'e göre, İslam dininin geleneği, Hırıstiyanlıktaki "din-devlet ikileminden" farklıdır, böyle bir ikileme sahip değildir; ama buna dayanarak laiklik süreci Müslüman toplumlar için yersiz ve gereksizdir denilemez.. (s.15).
İşte Berkes, bütün bu açıklamaları doğrultusunda, gerek İslamda "din-devlet ikilemi" olmadığından, gerekse, bu ikilem olmadığı ve din devlet bütünlüğü bulunduğu için, din ve devletin birbirinden ayrılması gerekliliği ortaya çıktığı zaman, bu süreç Katolik Hırıstiyanlıktaki "laiklik" ile anlatılmak istendiğinde, tarihsel benzemezliklerden dolayı pek çok sorunun ortaya çıktığını düşünür ve "çağdaşlaşma" sürecini anlatırken "laiklik" kavramını kullanmak istemez."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder