24 Haziran 2013 Pazartesi

Ethem'in Katillerini Serbest Bırakan Ankara 13. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimine Açık Mektup




Halkların Haklı İsyan ve Başkaldırı Hakkı

Bu yazıyı bir hukuk fakültesi öğrencisi olarak değil, bir yurttaş ve insan olarak kaleme alıyorum. 

Yasalar, birbirinden bağımsız ve ayrı yaşayan insanların toplum halinde yaşamalarını, birleşmelerini sağlayan koşulları belirlerler. İnsanlar, her yerde süregiden savaş içinde yaşamaktan yorgun düşmüşler; özgürlüğü koruma konusundaki belirsizlik yüzünden hiçbir yararı kalmamış olan sözde özgürlükten, sözde özgürlüğü tatmaktan gına getirmişlerdir.

Özetle insanlar, esenlik, güvenlik ve dirlik düzenlik uğruna hiç değilse özgürlüklerinin geri kalanından yararlanmak amacıyla onun bir parçasını gözden çıkarmış, toplumsal yaşamın inşası için fedakarlıkta bulunmuştur.

Bir ulusun egemenliği, herkesin iyiliği için gözden çıkarılan özgürlüğün bütün parçalarının toplamıdır. Yasama ve yürütme erkleri ise modern bir devlet yapısında, ulusal egemenliğin yasal emanetçisi ve uygulayıcısıdır. Ancak bu emaneti vermekle iş bitmemektedir. Egemenliğin herhangi bir insan tarafından, tek başına, kendi çıkarı için özel olarak ele geçirilmesinden de korunması gerekir. Egemenliği ele geçirme gayesindeki bu kişi, emanetin içindeki kendisine ait devredilmiş özgürlüğünü geri almakla kalmayacak, aynı zamanda başkalarına ait olan kesimlerini de ele geçirmeyi arayıp duracaktır. Öyleyse, toplum yasalarını ilk vahşi kaos döneminin içine yeniden gömen her insandaki bu zorba ruhu, egemenliği ele geçirme eğilimini yıkmak için etkili araçlara ihtiyaç vardır. İşte bu etkili araç yasalardır, kanundur. Yasaların genel amacı, toplumsal egemenliğin korunmasını sağlamaktır.

Bugün, toplum olmak adına emanet ettiğimiz özgürlüklerimiz, bu bir kişinin saldırısı ile karşı karşıyadır. Bizi bir toplum yapan ortak fedakarlığımız ve irademiz yok sayılmakta, tüm iradelerin ve düşüncelerin üzerinde bir düşünce kurulmaya çalışmaktadır. O halde, kolektif güvenlik, dirlik ve düzen için emanet edilmiş olan özgürlüklerimizi korumak, siz hakimlerin koruyuculuğundan çıkmış ise bu görev halkımızın eline geçmiş demektir. Bireyler, ortak güvenliklerinin sağlanması amacıyla bir toplumsal sözleşme yapmış ve bu sözleşme ile güvenliği sağlaması gereken mekanizmalar belirlenmiştir. Ancak bugün, toplumsal güvenliğin sağlanması için oluşturulmuş mekanizmalar(kolluk kuvvetleri), kendisini meydana getiren iradeye karşı yönelmiş bir silah haline gelmiş, toplumun birliğine ve güvenliğine tehdit oluşturmaya başlamıştır. Öyleyse, halkın egemenliğini yeniden ele alması ancak halkın haklı başkaldırısı ve isyanı ile mümkündür.

Evet, yanlış duymadınız. Halkımızın hukuken isyan ve başkaldırı hakkı doğmuştur. Hukuk fakültesinden mezun olmuş siz hakim bey, bunu gayet iyi biliyorsunuz. 

Ellerinizden Masum İnsanların Kanı Damlıyor Hakim Bey

Bir üst başlıkta anlatmış olduğum üzere, yargı olmayabilir ama hukuk bugün başkaldırandan yanadır. Çünkü bir hak söz konusudur ve bu hakkı elde etmek ancak ve ancak hak sahibinin müdahalesi ve mücadelesi ile mümkündür.

Ellerinizden, Ethem'in kanı damlıyor hakim bey, ellerinizde tertemiz insanların tertemiz kanları var, sizlerin kirli ellerinde... Elleriniz kirlidir hakim bey, çünkü o eller bugün kirli bir karar metninin altına imza atmıştır. Verdiğiniz karar ne adalet ile ne de adına karar verdiğiniz halkın vicdanı ile örtüşmektedir. Kararınız kanunsuzdur ve kendine insan diyen hiç kimsenin yüreğinde yeri yoktur. Göreviniz, bir katili korumak ve kollamak değildir. Göreviniz, bir katili, halkın vicdanında ait olduğu noktaya göndermektir. 

Siz sayın hakim beyden naçizane ricam. Lütfen hakikatlerden korkmayınız. Adaletin tecellisi, hakikatin güçlü kılınması ve hakikatten taraf olmak ile mümkündür. 

Saygılarımla,
Mehmet Mert ÖZKOÇ


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder